Çocuklar Niçin Saldırganca Davranır
Saldırganlık, çocuklarda sıkça görülen bir davranış bozukluğudur. Saldırgan çocuk geçimsizdir ve çevresi ile iyi ilişkiler kuramaz. İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir. Parlamaya hazırdır, kavgacıdır. Öfkesini yenemez ve çevresiyle yaşadığı anlaşmazlıkları çoğu kez “kaba kuvvet” ile çözmeye çalışır. Bu yüzden sosyal hayatta pek sevilmez. Okul ortamında da öğrencileri en çok rahatsız eden ve dolayısıyla da en çok şikâyet edilen öğrenciler çoğu kez bu tür öğrencilerdir.
Çocuklarda görülen afacanlık-yaramazlık, itişip-kakışma, ara sıra geçimsizlik ve kavgalar “saldırganlık” olarak kategorize edilemez. Zira çocukların büyük bir kısmında bu tarz hareketler gözlenebilir. Bir çocuğun “saldırgan” olarak tanımlanabilmesi için bu davranışları sürekli ve yineleyerek sergilemesi gerekir.
Saldırganlığın sebepleri nelerdir?
Saldırgan davranışlar önemli ölçüde öğrenilmiş tepkilerdir. Çocuğun ailesinde ve yakın çevresinde saldırganca davranışlar oluyorsa bunun çocuğa yansıması doğaldır. Unutulmamalı ki çocuklar hayata dair ilk ve en önemli “dersi” ailesinden alır.
Çocukların saldırganca davranışlar sergilemesinde kitle iletişim araçlarının -özellikle televizyonun- büyük bir etkisi vardır. Gerek çizgi filmlerdeki gerekse dizi filmlerdeki kahramanlar çocukların saldırganlık dürtülerini tetiklemektedir. Tv’deki bu kahramanlar her ne kadar kötülerle mücadele ediyor olsalar da, nihayetinde şiddeti “problem çözmenin bir yolu” olarak sunduklarından dolayı çocuklar için olumsuz bir model olmaktadırlar.
Aşırı otoriter ve baskıcı ailelerde yetişen çocuklar sosyal hayatta saldırganca tavırlar sergileyebilir. Çocuk, ebeveyninin baskıcı tutumundan dolayı evinde yüklendiği negatif enerjiyi ve birikmiş öfkesini saldırganca davranışlar sergileyerek etrafındakilere yansıtabilir.
Evde sıkça dayak yiyen çocuk, problemlerin ancak bu yolla çözülebileceğini öğrenmektedir. Çocuk dayak yemeyi-dayak atmayı kızgınlığın bir ifadesi olarak kabul eder. Sosyal yaşantısında da bir güçlükle karşılaşan çocuk öğrendiği bu “metodu” sorun çözmede kullanacak ve şiddete başvuracaktır.
Aşırı müsamahalı ailelerde yetişen çocuklar da saldırganlığa meyilli olabilir. Böyle bir aile ortamında çocuk kuralla ve hiçbir kısıtlanmayla karşılaşmadığından dolayı her istediğinin gerçekleştirilmesine alışmıştır. Kendisine herhangi bir sınır konulmadığı için çocuk, kendi öz benliğini denetleyemez ve kurallara uymak yerine herkesin kendisine uymasını bekler. İstediğini elde edemeyince de saldırganca tavırlar sergileyebilir.
Çocuğun yeterince sevgi görmemesi de önemli bir etkendir. Çocuk, bu sevgi eksikliğini gidermek ve çevrenin dikkatini çekmek için saldırganca tavırlar sergileyebilir.
Saldırgan çocuk temelde güvensizdir, güçsüzdür. Öz güveni zayıftır. İç dünyasındaki yetersizlik - değersizlik duygularını telafi etmek için, en azından fiziksel olarak güçlü olduğunu göstermek ister. Kavga etmek, kuralları çiğnemek, vurmak-kırmak, karşı gelmek onda geçici bir güçlülük duygusu oluşturur. Çevredekilerin dikkatini çeker. Zaten istediği de budur.
Saldırgan çocuğun günlük hayatta karşılaştığı engellemelere-problemlere tahammül gücü, diğer bir ifadeyle “ruhsal direnci” oldukça zayıftır. Ruhsal direnç zayıf olunca da karşılaştığı problemler karşısında soğukkanlı davranamaz ve saldırgan tavırlar sergiler. Kişinin ruhsal direnci de yetişme döneminde çevresinde gördüğü koşulsuz sevgiye ve nitelikli …….bağlıdır.
Genellikle kendini sözlü olarak iyi ifade edemeyen çocuk için saldırganca davranmak, derdini anlatmaya göre daha kolay bir yoldur. Çocuk kendisini ifade etmede “tıkandığını” hissettiği zaman saldırganlaşır. Bu durumdaki çocuk için saldırganlık bir bakıma “ifade tarzı”dır.
Çocuklardaki saldırganlığı önlemek için neler yapılabilir?
Saldırganlık insanın doğasında vardır. Bu sebeple hiçbir zaman yok olmaz. Saldırganlığı insanın yapısından söküp atmak imkânsız olduğuna göre önemli olan bu özelliğin yapıcı bir yöne kanalize edilmesidir. Sözgelimi kişinin saldırganlık dürtülerini ve bedensel gücünü kavga ederek “deşarj etmesi” yerine sportif alanlara (güreş, judo, vs…) yönelmesi bu yararlı dönüşüme bir örnektir.
Çocukların içlerindeki enerjiyi boşaltabilecekleri uygun ortamlar hazırlanmalıdır. Değişik sportif faaliyetler, oyunlar vs…
Saldırganlık dürtülerinin bastırılması da bu anlamda çok önemlidir. Bediüzzaman Hazretlerinin işi bitmiş bir ampulü (lambayı) yere vurmak için elini kaldıran bir talebesine “onu yavaşça yere koy. Bu kıymetsiz bir şey, kırsan ne olur? Ama eğer onu yere çarparsan, sendeki tahrip etme duygusu uyanır da bu sefer parçalayacak, kırıp-dökecek başka şeyler aramaya başlarsın” diyerek onu bu hususta ikaz etmesi saldırganlık dürtülerinin bastırılmasının önemini ortaya koymaktadır. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de çocuğun oto kontrol mekanizmasını kullanıp iradesine hâkim olması teşvik edilmeli ve bu amaçla yaptığı olumlu davranışlar pekiştirilmelidir.
Çocuğunuzu şiddetin öğrenildiği ya da şiddet uygulamanın normal karşılandığı ortamlardan uzak tutmalısınız. Bunun için de olumsuz arkadaş çevresinden çocuğunuzu muhafaza etmelisiniz. Zira şiddet bulaşıcıdır.
Ebeveynin çocuğa iyi bir model olması ve saldırganca davranışlardan uzak durması çok önemlidir. Saldırganlığın istenmeyen bir davranış olduğu sadece sözel nasihatlerle değil tutum ve davranışlarla da gösterilmelidir.
Çocuğa, saldırganca davranışlarının onaylanmadığı açık bir dille ifade edilmeli. Ve her fırsatta saldırganca yapılan davranışların zararları örneklerle anlatılmalı.
Çocuğu saldırganca davranışından dolayı hemen cezalandırmamalı. Onu saldırganca davranışa sürükleyen nedenleri anlamaya çalışmalı. Fakat çocuğun saldırganlığını kesinlikle hafife almayınız. Bu davranışları karşısında duyarlı olunuz,
Çocuk bazen saldırgan davranışlar sergileyerek çevresindekilere istediklerini yaptırmaya çalışır. Bu durumda ebeveynin dirayetli davranması ve çocuğun isteklerini yerine getirmemesi gerekir. Aksi takdirde ebeveyn, çocuğun bu davranışını pekiştirmiş ve saldırgan kişiliğine “ruhsat” vermiş olur.
Saldırgan davranışları dayakla cezalandırmayınız. Aksi halde çocuğunuzun düşmanlık duygularını geliştirmiş olursunuz. Başka bir yer ve zamanda saldırganlık daha kötü biçimde patlama olarak ortaya çıkabilir.
Çocuğu televizyondaki şiddet sahnelerinden uzak tutmalı ve bunları model alması engellenmelidir. Bunun yanı sıra çocuğun şiddet içerikli bilgisayar oyunlarını oynamasına fırsat verilmemeli.
Saldırgan çocuklar mümkün olduğu kadar grup etkinliklerine teşvik edilmelidirler. Buradaki görev ve sorumluluk sonucu elde edeceği başarı onun üstünlük elde etme, hâkim olma, herkese varlığını hissettirme duygularını doyurur.
“Aşırılıklarda anormallikler vardır” kaidesince ailenin aşırı baskıcı olmaması veya aşırı müsamahalı olmaması gerekir. Ailenin “dengeli ve yapıcı” bir disiplin anlayışına sahip olmalı.
Akın Yıldırım